İndirimli Kitaplar

Toplamda 127 kitap listelendi.

  • Üsküp’ün Yedi Rengi

    Üsküpün Yedi Rengi, Taşköprü’yü selamlayan Vardar’ın çağıltısını duyurup Türk Çarşısı’nın kadim seslerine, Çifte Hamam’ın yankısıyla Murat Paşa’dan yükselen ezanları dinleyen yedi öyküden oluşuyor.  Üsküp evlerinin neredeyse birbirine değen kapılarından Balkan şehirlerinin zengin kültür dokusunu aralayıp tam da bizi anlatan ebruli bir karakter cümbüşüyle tanışacağız.

    112,50150,00
  • Ütopya ve Modern Dünya

    Gerçeklik, sefalete erdiğinde düşlere sığınan Batılı zihin, kurguladığı ideal toplum ve devlet düşüyle yaşadığı sefaleti dönüştürmeyi dener. Böylece ütopya, düşle gerçeğin çatışmasından doğan, gerçeklikten kaçışın, dünya cenneti arayışının süreği olur. Ancak bu denklem, sondan başa doğru gidilerek kurulursa ideal toplum ve devlet tasarıları tahlil edilerek ütopik bilincin varoluş sebebine yani sefil gerçekliğe ulaşılır. Hangi ideal tasarılar, hangi sefil gerçekliklerin sonuçlarıdır? Ütopya ve Modern Dünya, bu sorunsalı merkeze alıyor.

    Batı’da düşle gerçek çatışmasından ütopya doğuyor da aynı çatışma, İslâm dünyasında neden Batı’daki gibi sonuçlanmıyor? Öte yandan ütopik bilinçle ütopyaların ideolojilere, moderniteye, modernitenin gelişimine etkisi olmuş mudur? Günümüz dünyası ütopyalardan nasıl etkilenmiştir? Ütopya ve Modern Dünya’da bu soruların cevapları aranıyor: Gerçeklikten ütopyaya, ütopyadan gerçekliğe uzanan iki farklı okuma/düşünme biçimiyle analizler yapılarak günümüz dünyasıyla ütopya arasındaki bağlantılar inceleniyor.

    97,50130,00
  • Uyanmışlar

    Endülüs’te XI ve XII. yüzyı­llarda yetişen eşsiz kişiliklerle dünya tarihini derinden etkilemiş, Doğu’yla Batı arasında muazzam bir düşünsel köprü kurulmuştur. Henüz Ortaçağını yaşayan Batı, kadim Yunan felsefesini Endülüs düşünürleri sayesinde tanımış ilerleyen süreçte de Reform ve Rönesans gibi dinsel, düşünsel ve bilimsel atılımlar yapabilmiştir. İslâm düşüncesinin de Yunan felsefesine karşı tutum alışı dünya mirasına Endülüs’ün en önemli katkısıdır.

    Dünya düşünce geleneğine katkıları tekrar tekrar incelenmesi gereken Endülüs, yetiştirdiği İbn Rüşd, İbn Tufeyl ve Yahudi düşünür Musa İbn Meymun’la Uyanmışlar’da konu ediliyor. Jacques Attali, Endülüs’ün düşünsel olgunluğunu farklı dinî, felsefî, düşünsel kimlikler (İbn Rüşd’le Musa İbn Meymun) üzerinden aktarıp onların düşünce hayatını, insanî mücadelesini tarihî gerçeklerden yola çıkarak sunuyor. İki uyanmış, evrenin ve ölümsüzlüğün sırrını içeren, herkesin anlayamayacağı sadece seçilmiş/uyanmış bazı kişilerin kavrayabileceği, insanoğlunun yazdığı en önemli ve benzersiz kitabın izini sürerken bir başka uyanmış İbn Tufeyl’le, Hayy Bin Yakzan’la yüzleşiyor: Uyanmışlar adı daha çok da bu yüzleşmeden geliyor.

    Uyanmışlar’la Jacques Attali okura, roman tadında felsefe, düşünce ve tarih atlası sunuyor.

    45,0060,00
  • Uzaklık Yaralar

    Duygu, düşünce, his, hayal, heyecan ve korkuların sinir uçlarını uyararak onları, yabancı bir memlekette, uzak bir diyarda ya da bir hapishanede veya çocukluğun zihnen yakın mekânlarında yeniden var olma atmosferine çeken öyküler; kısa, açık, yalın dokunuşlarla tam o anda anlatılıyor. Uzaklık Yaralar’ın öyküleri, ân geçip gitmeden, yeni ânlara eklenip geçmiş zaman kipine dönüşmeden, çaresizce yitireceğimizi henüz yitirmeden ânın fotoğrafını Tam O Anda çekmeyi öneriyor.

    Uzaklık Yaralar’da uzayıp giden iç konuşmalardan, tartışmaya varan düşünce gelgitlerinden uzak; öykü girdaplarından, anlatma şehvetinden sıyrılan metinler, damıtılmış bir öykü atmosferi oluşturuyor.

    45,0060,00
  • Vadiler

    Vadiler, toplumsal dokumuzu oluşturan farklı varoluş biçimlerinin; farklı algı, dikkat, bilinç ve eğilim düzeylerinin insanî yıpranma, kırılma ve kopma sebeplerini; insanımızın yalnızlaşma sürecini kurguyla gerçek arasında bir sınırda öyküleştiriyor. Yazarın diğer öykü kitaplarından tanıdığımız kahramanlarını yeni gerçekliklerle yüzleşirken buluyor, onlarla yeniden özdeşleşiyoruz.

    105,00140,00
  • Viyana’dan Gülümser Gibi

    Okuru, Viyana’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Viyana’ya taşıyan öyküleriyle Viyana’dan Gülümser Gibi uzun yıllar önemli olayların, önemli hikâyelerin içinde yaşayan Avrupa’daki Türklerin kendi hikâyelerini anlatma çabasının ürünü. Kurduğu sağaltıcı atmosferiyle, öykü kahramanlarını; kendileri, çevreleri ve hayatla ilgili düştükleri ikilemden çıkarmayı başaran Viyana’dan Gülümser Gibi, insanın yabancılığın içinden çıkma serencamını anlatıyor.

    Kendi kökü, dili, kültürüyle yaşadıkları toplumun dili, kültürü arasında gidip gelen ama hayatı anlamlı bir hikâye olarak görmeye çalışan öykü kahramanları, okurlara hayatlarına ve sınırlara yeniden bakmalarını salık veriyor.

    127,50170,00
  • Yabancılar Dairesi

    Yabancı bir ülkede bir yabancı olmak… Ülkesinin sınırlarını aşan birçok insanın mutlaka yolunun düşeceği yerdir Yabancılar Dairesi. Soğuk odalar, gergin bekleyişler, asık suratlar, Fatma Türk’ün kurgu dünyasında yepyeni bir özellik kazanıyor. Damıtılmış bir dille, uzun koridorlardaki bekleyişler sürerken yazar okurunu Batı ve Anadolu efsaneleri arasında dolaştırıyor.

    90,00120,00
  • Yaprağın Düştüğü

    İnsan hayatının çeşitli yansımalarını sade ve etkili bir dille aktaran İsmail Demirel öyküleri, modern insanın yüzleşmek zorunda kaldığı çetrefil durumlara odaklanıyor. İnsanın; hastalık, acı ve hüzünle baş etme çabaları, yaşamın incelik ve sadeliğiyle şekilleniyor. Ontolojik kaygılar çeken karakterlerinin anlam arayışı yansıyor öykülere. Yazar, modern dünyanın vaadinin gerçekleşmemesinin kişide uyandırdığı izlenimlere, sıradan insanı özel kılan arayışlara yönelen dikkatiyle insana değen birçok ayrıntıya temas etmeye çalışıyor.

    Yaprağın Düştüğü; türkülere yansıyan ince sevgileri, sokakların dilini, hastane kederlerini, güvercinleri, ağacı kaybeden yaprağı ve mahallelerde, semtlerde, kasabalarda insanların yalnızlıklarını anlatıyor.

    75,00100,00
  • Yas Tutulması

    Avrupa’da yaşayıp Türkçeden kopmayan genç kuşak yazarlarımızın yazı birikimi giderek artıyor: Yas Tutulması böyle bir ortamın, emeğin ürünü. Hayata, sevgiye, dil, kültür, düşünce, davranış ve yazıya dışarıdan, farklı bir perspektif sunan kitap; edebiyatımızla Garp edebiyatı arasında algı, anlayış, eser ve karakter kıyaslaması yapma olanağı vererek anlayış, beğeni ve alışkanlıklar üzerine ince, kıvrak ve oylumlu on dokuz denemeden oluşuyor.

    142,50190,00
  • Yazının Düşüşü

    Seçimlerin bilince genişlik, zekâya keskinlik, gayrete direnç kattığı düşünülür. Dilimizi irademizle seçemediğimizden dil bilincimiz erken yaşlarda aksak, savruk kalıyor, uyanamıyor. Bu çağlarda dilin sunduğu imkânlarla imkânsızlıkları kavrayamıyor ama gene de geleceğe umutla bakabiliyoruz. Her türlü umudu ancak dilin taşıdığını fark ettiğimizdeyse vakit bir hayli geçiyor. Yazının Düşüşü; sanata, düşünceye, geleceğe, toplumumuza ve hakikate dair umutları, Türkçenin birikimiyle kullanımında arayan, bu yüzden gerçekliğin karamsar sınırlarına dayanan bir kitap.

    97,50130,00
  • Yedi Dağın Çiçeği

    İstanbul’un renkleri, motifleri ve hayaliyle Hereke’de, dokunması bitmeden dokumacısının evlenemeyeceği bir halının dokunma süre-cini anlatıyor Yedi Dağın Çiçeği.

    Bir halıdan, halının dokunduğu kültürel, toplumsal ve psikolojik ortamdan yola çıkan roman, halı formunu romana da taşıyor. Yan yana oturup halı dokuyan, dokurken de kendi hikâyelerini anlatan kadınların, genç kızların ince, nazenin iç dünyalarına tanık oluyoruz metni okurken. Acıyla aşkın iç içe geçtiği, yer yer şiirselleştiği Yedi Dağın Çiçeği’nde; Kapalı Çarşı’yı, Süleymaniye Kâfirler Cemiyeti’ni, Hereke’yi, Gördes’i, savaşı, yolları, antika halıları, geleneksel motifleri, emeği, güvercinleri ve daha pek çok bizi, biz yapan kültürel ögeyi kendi gerçeklikleriyle yaşarken buluyoruz.

    120,00160,00
  • Yirminci Yüzyıl Edebiyat Teorisi

    Sanat/edebiyat eserlerini algılamak, yorumlamak ve çok daha seçkinlerini üretmek için kurama yönelen yazı toplumları, bu alanda zengin bir literatüre kavuşur. Çünkü eserin oluşumuyla algılanışına yön veren bir izlek, bir yordam son derece gerekli. Bu yüzden her dil, her kültür edebiyat eserlerini oluşturup yorumlamak için özgün -diyebileceğimiz- bir tarz geliştirir. Kuramsal dikkatiyle literatürü çoğunlukla çeviriye dayanan edebiyatımız bu alanda -kavram ve terimlerde dahi henüz uzlaşı sağlanamadığından- yolun başında, yordamsız sayılabilir.

    Rus Biçimselciliği’nden Postkolonyal Eleştiri’ye değin on dört edebiyat kuramının irdelendiği Yirminci Yüzyıl Edebiyat Teorisi’nde editör K. M. Newton, Harold Bloom’dan Georg Lukacs’a, Terry Eagleton’dan Raymond Williams’a, Tzvetan Todorov’dan Edward W. Said’e, Julia Kristeva, Michel Foucault, Paul De Mann, Ronald Barthes’a değin elli dört yazarın/düşünürün öne çıkan makalesini derliyor. Kuramların karakteristiği anlatılırken oluşum sebepleri, devrin sosyal-siyasal şartlarının izdüşümleri de gözlenmeye çalışılıyor. Bu yüzden Yirminci Yüzyıl Edebiyat Teorisi okunurken son asrın dünyayı derinden etkileyen başat olaylarını, bu olayların toplumsal dönüşümlerle sanata/edebiyata yansımalarını da gözlüyoruz.

    300,00400,00
  • Yok Yok Şatahat – III

    Şatahat serisinin üçüncü kitabı Yok Yok’da Mehmet Harmancı, tanıklardan dinlenmiş, şifahi kayıtlardan derlenmiş, yazmalardan alınmış, genel ağdan seçilmiş; bakıp da görmediğimiz, görüp de bakmadığımız yitiklerimizin altını çiziyor. Aynı duyarlığı farklı farklı tür ve biçim, anlatım ve yaklaşımlarla arayan metinler; elimizin altını, zihnimizin ardını ‘Her şeyin “bir şey” için her hayatın “bir söz” için olduğunu unutmadan; maharetin, çelikçomaktan hakikat çıkarmak olduğunu düşünerek’ okumayı öneriyor.

    Yok Yok, oluşumunu okuruyla birlikte sürdürecek ‘kendi’ olma yolculuğu/daveti. Ancak bu davet, bu yolculuk, zamanımızın ‘yol, yolcu, han’; ‘süreç, olgu, oluş’ biçimlerini çeşit çeşit, çetrefil çetrefil algılayışımızı ‘bir’lemeyi öneriyor.

    97,50130,00
  • Yorgun Mermi

    Mermi olmaktan mutlu bir hayat yaşıyor babam. Tunç ve MKE çeliğinden mülhem mutlu bir hayat. Hedefi belli. Kilitlenmiş. Saymıyor. Sorgulamıyor. MKE olduğu için yorgun bir mermi değilmiş üstelik. Hep diri, hep devletinin emrinde, hep askere yeni katılmış yirmilik bir fişek. ‘Peki, bu hikâyede yorgun mermi kim baba,’ diyorum içime doğru. ‘Bak, herkes şarjöre gizlenmiş bekliyor?’

    Kuddusi Demir öyküleri bir başlangıç, alabildiğine çocukluk. Modern bir hikâye coğrafyası dört yandan fışkırıyor. Güncel kavgalarla merkezin dışında hatta uzağında yaşamayı seçen insanlar, yorgun mermiler, alışveriş merkezleri, tren yolculukları, lokaller, denizaşırı varamayışlar, seslenilen dağlar, karanlık odalı evler, harlı ocaklar…

    Mekânın izini sürüyor Demir. Hikâyeye teşne oluşu tam da burada gizli. Kıvılcımın düştüğü, ocağın harlandığı yerden anlatıyor.

    Yorgun Mermi, ayakları yerden kesmeyen, bir türlü sağaltılamayan yaraların kitabı.

    142,50190,00
  • Zaman Çekimleri

    Şiir bir denkleştirme işi; hissin, fikrin, ahengin ve musikinin dengeli bir şekilde denkleştirilmesi. Ne ki bir kuyumcu titizliğini şart koşan böylesi bir muvazenenin müşahhas numunelerine nadiren rastlıyoruz artık. Günümüz şiirinde bu dört hasletten bazısı ya hiç yok, ya haddinden çok veya hayli az. O yüzden de şiirimiz epeydir ya koyu bir tahassüs bataklığına saplanmış veya ideolojilerin emrine girmiş vaziyette. Ahenk zaten şehrin bitimsiz gümbürtüsüne mağlup; musiki ise hak getire. İlimde, fikirde ve sanatta günbegün artan çoraklığımız tesirini en fazla şiirde hissettirmede. Epeydir şairimiz çok ama şiirimiz handiyse yok. Herkes iklim krizinden, güvenlik krizinden veya gıda krizinden bahsediyor ama şiir krizinden bahseden yok. Hâlbuki Türk şiiri ciddi bir krizde.

    Şu da var ama: Bir şeyin azlığı, onun yokluğu manasına gelmez ki. Rıdvan Şentürk’ün şiiri meselâ. Doğru, onun şiirlerine öyle her ortamda rastlayamazsınız. Ama bu şiirler, şiirimizin hâlâ yaşadığının habercisi. Ve yaşayacağının. Bir yönüyle kadim kadar aşina Rıdvan Şentürk’ün şiirleri ama öbür yönüyle de yeni tomurcuklanmış çiçek tazeliğinde. Moderni esastan anlamış bir zihnin ve postmoderni derinden hissetmiş bir gönlün verimleri yani.

    Heyhat ki gene de Rıdvan Şentürk’ün şiiri, kâşifini bekleyen bir yarımada. Hem anakaraya, yani Türk şiirinin köklerine bağlı, hem de yenilik ummanının enginlerine açıkken üstelik.

     

    Hasanali Yıldırım

    135,00180,00