1978 yılında Mersin-Erdemli’de doğdu. 2001’de Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Evli ve iki çocuk babası olan yazar, Ankara’da yaşıyor. Hikâye yazmaya üniversite yıllarında başladı. 2007’den itibaren hikâyeleri Kaçak Yayın, Dergâh, Hece, Heceöykü, Türk Edebiyatı, Fayrap, Post Öykü gibi çeşitli dergilerde yayımlandı.

Romanları: Şehzade Mustafa (2014), Otuz Altıncı Yemin (2015), Azrail Menekşesi (2016).Hikâye: Pijama, Kravat (2016) ve İbrahim’i Beklerken (2018).

  • Ebter

    Ankara’da bir kitabevi işleten Murat Cemal, karısının iş evrakları arasında bulduğu bir mektubun ardından onu hiç ummadığı yerlere götürecek izlerin peşine düşer. Murat Cemal, yıllar öncesine ait gizli aşkının peşinde olduğunu sansa da bir anda kendini istihbarat savaşlarının, illegal örgütler arasındaki çatışmaların tam orta yerinde bulacaktır.

    Ebter, baştan sona sürükleyiciliğini hiç kaybetmeyen bir muamma kurgu etrafında, 1980 Darbesi sonrası çeşitli örgütler tarafından kaçırılan çocukları, çalınmış hayatların farazi ideolojiler uğruna işlediği cinayetleri, sebepsiz intiharları, Mavi Marmara olayları sonrası oynanan istihbarat oyunlarını anlatıyor. İnsanın; ait olma ihtiyacı nedeniyle maruz kaldığı aldanmaları, var olma mücadelelerini, suçluluk hâllerinin çetrefil gelgitlerini duyumsatıyor.

    45,0060,00
  • İbrahim’i Beklerken

    Büyümek, İbrahim olmakla Abraham olmak arasındaki farkı öğrenmekmiş.

    Yıllar sonra çok farklı koşullarda karşılaşmaya hazırlanan iki arkadaşın bekleme anları… Müslüman Mahallesi ile Yahudi Mahallesi arasına beton duvar döken Aram Usta’nın suçluluğu… Oğlu Hasan’ı arayan Meryem’in telaşı… Fakültenin teodolitini yanlışlıkla kıran Henan’ın çaresizliği… Kanser hastası babasına üzülen Aaron’un sorgulamaları… İsa’nın çile yolculuğuna yeniden çıkmaya hazırlanan Larissa’nın adımları… Yapılacak çeşmeye yer bulmaya çalışan Sultan Süleyman’ın mimarları…

    İbrahim’i Beklerken, ilhamını Kudüs’ten almaktan çok, Kudüs gözlemleriyle yazılmış dokuz hikâyeden oluşuyor. Yazar çoğul bir yaklaşımla, barış için gereken eylemlerin sorumluluğunu; Müslüman’ıyla, Yahudi’siyle, Hristiyan’ıyla ‘insan’ olan herkese yüklüyor: Çünkü insanlığın etrafına çevrilen beton duvarların ancak kalemle yıkılacağına inanıyor.

    45,0060,00
  • Leylekleri Beklerken

    Üniversitede asistan olan Musa, kayıp hikâyeyi araştırması için Kazayargılı Köyüne gönderilir. Hikâyeyi leylekler göçerken Ak Ana anlatacaktır. Fakat Musa, otuz yıldır hiç uyumadan otobüs kullandığı söylenen Tahir’iyle, yürüyerek hac yolculuğuna çıkan Cumhur’uyla, cinlerin düğününde besmele çekip düğünü dağıttığı için asker arkadaşıyla bozuşan muhtarıyla; köylülerin Topal Kadri’ye oyun oynadıklarını fark eder. Şimdi ne yapacaktır? Oyuna dâhil mi olacak, yoksa kırk yaşındaki o çocuğu rüyasından mı uyandıracaktır?

    Leylekleri Beklerken, iyilikle kötülüğü merkeze alan, çocuksu masumiyeti yücelten, Yunus Emre’den Evliya Çelebi’ye gelenekten beslenen; gizemli, sürükleyici ve iyimser bir kurgu. Aynı zamanda hikâyelere ve hikâye anlatıcılarına bir saygı duruşu.

    “Herkes sıradandı. Her şey sahteydi. Bu dünyada hiç kimseninkine benzemeyen, dinlemeye değer tek bir hikâye vardı. Kahramanı kekliklere taş kırıyordu. Mutfaktaki delikten Tanrı Teâlâ ona yemek gönderiyordu. Topal olduğu için onu, dünyaya bir kekliğin getirdiğine inanıyordu. En önemlisi de kötülüğün tarifini çok iyi yapılabilmesine karşın kötülük nasıl yapılır; onu bilmiyordu.”

    225,00300,00