Kış Geceleri ve Kuğular
Kış Geceleri ve Kuğular, Paris’ten İstanbul’a dönen Hüseyin Burak’ın, ölümü beklerken çocukluğu, gençliği ve modern hayatla hesaplaşması üzerine kurulmuş bir roman…
Kış Geceleri ve Kuğular’da niyetsiz yürünen bir yolun pişmanlığına, bazı günahların gölgesinde gelişen hikâyelerin başka hikâyeleri nasıl mayaladığına, toplumsal hafızanın derinliklerinde yeraltı ırmakları gibi dolaşan şiirin modern hayatın içinde kaybolan karakterlere dayanak ve sığınak oluşuna tanık oluyor; kayısı bahçelerinde, İstanbul’da, Burgazada’da, Yassıada’da yaşıyor; rüyalarla, kıskançlıklarla, konuşulmayanlarla yüzleşiyor; güncel bir seyr ü sülûk hikâyesi izliyoruz.
Yedi Dağın Çiçeği
İstanbul’un renkleri, motifleri ve hayaliyle Hereke’de, dokunması bitmeden dokumacısının evlenemeyeceği bir halının dokunma süre-cini anlatıyor Yedi Dağın Çiçeği.
Bir halıdan, halının dokunduğu kültürel, toplumsal ve psikolojik ortamdan yola çıkan roman, halı formunu romana da taşıyor. Yan yana oturup halı dokuyan, dokurken de kendi hikâyelerini anlatan kadınların, genç kızların ince, nazenin iç dünyalarına tanık oluyoruz metni okurken. Acıyla aşkın iç içe geçtiği, yer yer şiirselleştiği Yedi Dağın Çiçeği’nde; Kapalı Çarşı’yı, Süleymaniye Kâfirler Cemiyeti’ni, Hereke’yi, Gördes’i, savaşı, yolları, antika halıları, geleneksel motifleri, emeği, güvercinleri ve daha pek çok bizi, biz yapan kültürel ögeyi kendi gerçeklikleriyle yaşarken buluyoruz.