1964 doğumlu. 1989’da Isfahan Üniversitesi Mühendislik (İnşaat Mühendisliği) Fakültesinden mezun oldu. Fars Dili ve Edebiyatı alanında yüksek lisans yapan Mestûr; ilk öyküsünü 1990’da edebiyat ve felsefe dergisi Kian’da, ilk öykü kitabınıysa 1998’de yayımladı. Eserleri yirmiyi aşkın dile çevrilen Mestûr, İran’da birçok edebiyat ödülüne layık görülürken uluslararası Golden Pen Ödülü’ne de layık görüldü.
Öykü Kitapları: Kaldırımda Aşk (1999), Birkaç Güvenilir Rivayet (2004), Ben Her Şeyin Bilgesiyim (2005), Aşkın Şinsiz, Kafsız, Noktasız Hikâyesi (2006), Öğleden Sonra Tahran (2011), Mümkün Olanın En İyisi (2016), Aşk ve Diğer Şeyler (2018), Loş Işık Altında (2018). Romanları: Tanrı’nın Gül Cemalini Öp (2000), Cüzzamlı Eller ve Domuz Kemiği (2005), Ben Serçe Değilim (2009), Nevid ve Negâh Hakkında Üç Kısa Bilgi (2012), Nadir Farabi Hakkındaki Risale (2016).
Birkaç Güvenilir Rivayet
Özellikle aşk, dostluk, bağlılık, acı, hüzün, gelenek ve modernite temalarını gündelik hayatın akışı içinde, büyük bir ustalık ve rahatlıkla öyküleştiren Mustafa Mestûr, Birkaç Güvenilir Rivayet’le öykünün kurgu, teknik ve anlatım sınırlarını zorluyor. Hassas bir bakış, keskin bir dikkatle insana, topluma ve dünyaya bakan Mestûr, gördüklerini damıtarak son derece zarif bir dille kuruyor öykülerini.
Günümüz İran edebiyatının en lirik, en etkili öykü ve roman yazarı kabul edilen Mestûr, anlattıklarıyla okurlarının zihninde insanî güzellikler oluşturmayı sürdürecek.
Her Şeyi Bilenim
Öykü kişileriyle öyküler boyu sürdürdüğü ilişkileriyle, öykü içinde öykü kuramını; yazar-kaza-kader bağlamında tartışmasıyla, bir iki cümleyle insan ruhunun derinliklerine inivermesiyle; ince, naif ve dolaysız anlatımıyla öykülerini, türün sınırlarını genişleterek kuruyor Mustafa Mestûr.
Her Şeyi Bilenim iyi, güzel, doğru ve yanlış sınırını yeniden düşündürecek okura.
Öğleden Sonra Tahran
Eski bir besteyi/aşkı çok can yakıcı bir biçimde yeniden duyumsatıyor Öğleden Sonra Tahran. Mustafa Mestûr vakit, dil, kültür, akıl gibi olguları aşkın tezahürlerini duyumsatabilmek için kısa, zarif ve etkili dokunuşlarla yeniden yorumluyor. Vakti, her gün kaydırağa çaresizce binmeyle özdeşleştiren öykü kahramanları; sevme, sevmeme, reddedilme durumlarıyla yüzleşip aşkın, manevî yolculukların başı olduğunu duyumsar. Aşkın mertebeleri, sevgilinin bin ağaçlı bir cennet oluşu, yaşam cehenneminden bıkıldığında ağaçlarının gölgesine sığınılabilecek bir kadının varlığı, o kadının cennet oluşu bir dizi düşünsel problemle aktarılıyor ve:
Yol kenarındaki cu¨zzamlı adam
Şehrin en gu¨zel kızına dikiyor gözlerini