Tüm Kitaplar

Toplamda 127 kitap listelendi.

  • Kitâbül’l-Menâzır (Optik)

    Deneyleriyle ve karanlık odayı icat etmesiyle modern fen bilimlerinin öncüsü olan İbnü’l-Heysem, Euklides ile Ptolemaios’u yepyeni bir temele oturtmuştur. Onun estetik anlayışı, yaşadığı dönemin kültürünün bir temsilcisi ve yorumcusu da olduğunu gösterir. Optik teorisiyle Batı bilimine damgasını vurmuş, ondan yola çıkıp bir adım ötesine geçen Kepler ve Galilei’yi derinden etkilemiştir. Başyapıt olan optik kitabı Kitâbü’l-Menâzır’ın yüzyıllarca Latince Perspectiva adını taşıdığı ve ancak Friedrich Risner tarafından çevrildikten sonra ‘görsel algı öğretisi’ne de adını veren Yunanca, Optik adıyla yayımlandığı, bilim tarihi dışında unutulmuştur.

    1028’de yazmaya başladığı Kitâbü’l-Menâzır ya da Optik’te, fizik ve matematiğin bir sentezini oluşturmaya çalışan İbnü’l-Heysem, matematik ile ampirik gözlem arasındaki uçurumu kapatmayı amaçlar. Nitekim antikçağın görme teorisini yeni bir temele oturtur ve bu teorideki çelişkileri çözer. Ona göre ışık, fiziksel bir varlığa sahiptir ve algımıza hükmediyordur. Çünkü ışık ışınları, deneyleriyle kanıtladığı gibi, matematiksel olarak hesaplanabiliyordu. İbnü’l-Heysem, Kitâbü’l-Menâzır’ın birinci kitabında algının genel özelliklerini, ikincisinde özel koşullarını, üçüncüsünde kusurlarını ele alır.

    Kitâbü’l-Menâzır, muhtemelen 1200 civarında İspanya’da De Aspectibus ve Perspectiva adlarıyla Latinceye çevrilmişti.

    Hans Belting

     

    … gerçekten de ışık üzerine bilimsel düşünceler Ortaçağ’a İbnü’l-Heysem’in X. yüzyıl ile XI. yüzyıl arasında yazılmış De Aspectibus’u veya Perspectiva’sı aracılığıyla ulaşır.

    Umperto Eco

     

    Kitâbü’l-Menâzır’ın Batı’nın ilim dünyasını ve sanat nazariyatını –en azından resimde perspektifin kurumlaştırılması planında– etkilemesine rağmen aynı etkiyi İslâm dünyasında ve sanatında göstermemesi bu iki âlemdeki farklı anlayışa, olgu ve olaylara tâbidir.

    Ömer Lekesiz

    375,00500,00
  • Kırk

    Kırk, şairin dördüncü kitabı. Tekâmül yürüyüşünde artık durduğu yeri bilen bir sesle yazılan şiirler var karşımızda. Durduğu yer, insanın ben olma hikâyesinin, biz olmaya evrildiğini anladığı anda oluşan bir evren. Kişinin kendi bütünlüğünü kurtarabilmesinin ise ancak gölgeleriyle yüzleşerek ama onlarla çarpışmadan, sadece akıp gideni anlamaya çalışan bir teslimiyetle mümkün olduğunu işaret ediyor. Şair, Kırk’ta, denizi kışkırtan gemilerin karşısına, şiirini koyuyor.

     

    sahip bir ad vermedin hala sırtımdaki mühre

    bu eşkalsiz zamanı daha ne kadar taşımalıyım

    çile katından mı bu kusur bu bulaşık öğe

    benzedikçe size göğe benzemiyor yüzü artık çocukların

    127,50170,00
  • Kırk Vezir Hikâyeleri

    Dilimiz, kültürümüz, edebiyatımız çok uzun, kadîm ve zengin bir birikime sahip hiç kuşkusuz. Ancak kültürel birikim ve zenginliğimiz, günümüzde yeterince dolaşımda ol(a)madığından edebî varlığımız, gayrimenkul zenginin nakdi olmadığından fakirlik çekmesine çok benziyor… Pruva Yayınları, özellikle anlatma geleneğimizin ilk halkalarından sayılan üstelik yüzlerce yıl evvel çeşitli Batı dillerine defalarca aktarılan Kırk Vezir Hikâyeleri’ni, Uppsala Nüshası’nın harekesiz metninden günümüz Türkçesine kazandırıyor. Mehmet Dursun Erdem’in bilimsel titizliğiyle günümüz Türkçesine aktarılan eser; bilimsel metinleri kuru, bıktırıcı üslûbuyla öğretme amacının dışında sanatsal niteliklerini koruyor.

    Kırk Vezir Hikâyeleri’nde padişahı ikna etmek, kendi iddialarını ispatlamak, istedikleri gibi düşündürmek için kırk gün, kırk bilge vezirin anlattığı hikâyelere karşı hanım sultanın anlattığı toplan seksen hikâye bulunuyor. Hikâyelerde doğu insanının zekâsı, düşünme biçimi, kurgulama yeteneği, anlatma teknikleriyle davranış biçimleri, ‘değer verme’ anlayışı etkileyici bir atmosfer oluşturuyor.

    240,00320,00
  • Kırmızı Işık

    Kırmızı Işık, yol metaforu üzerinden hayatın ortasında sıkışıp kalan; hareket edemeyen, kaçamayan insanlarla hayatın farklı alanlarında birbirleriyle yüzleşen insanlara dikkat kesiliyor. Asude Akman Sönmez’in öykü karakterleri her gün selamlaştığımız kapı komşularımız gibi. Yazarın çizdiği kurgusal düzlem, o tanıdık dünyada süren hayatımızda farkına varamadığımız detaylarına, inceliklerine dikkat kesiliyor.

    150,00200,00
  • Kış Geceleri ve Kuğular

    Kış Geceleri ve Kuğular, Paris’ten İstanbul’a dönen Hüseyin Burak’ın, ölümü beklerken çocukluğu, gençliği ve modern hayatla hesaplaşması üzerine kurulmuş bir roman…

    Kış Geceleri ve Kuğular’da niyetsiz yürünen bir yolun pişmanlığına, bazı günahların gölgesinde gelişen hikâyelerin başka hikâyeleri nasıl mayaladığına, toplumsal hafızanın derinliklerinde yeraltı ırmakları gibi dolaşan şiirin modern hayatın içinde kaybolan karakterlere dayanak ve sığınak oluşuna tanık oluyor; kayısı bahçelerinde, İstanbul’da, Burgazada’da, Yassıada’da yaşıyor; rüyalarla, kıskançlıklarla, konuşulmayanlarla yüzleşiyor; güncel bir seyr ü sülûk hikâyesi izliyoruz.

    225,00300,00
  • Köktürkçe

    Türkçenin bilinen en eski yazılı metinlerinin incelendiği Köktürkçe, dil mirasımızı anlama çabasının ürünüdür. Atalarımızın düşünce, his, hayal ve öngörüleriyle gelecek kuşaklara tavsiyelerini, zamanımıza değin taşıyan Bengü taşlardaki metinler üzerine çalışmak, hiç şüphesiz, geleceğe ilişkin sosyokültürel tasarımlar, atılımlar yapma isteğinin sonucudur.

    Binlerce yıl göçer yaşayan; çadırını toplayıp gittiğinde geride, atlarıyla sürülerinin izinden başka hiçbir şey bırakmayan bir medeniyet, neden -hayat algısına aykırı düşecek bir biçimde- taşa yazı yazsın? Kendini tabiatın bir parçası görüp taş(tan) medeniyetlerden uzak durmayı seçen atalarımız, neden taşlara kalıcı yazılar yazmış olabilir? Hiç kuşkusuz Bengü taşlardaki sözleri anlamamız; bu sözler üzerine derinlemesine düşünmemiz ve bu sözleri biteviye yorumlamamız gerekir.

    Köl Tegin, Bilge Kağan, Tuñukuk Bengü taşlarının tamamının incelendiği Köktürkçe’de, Bengü taşların orijinal metinleri, transliterasyonu, transkripsiyonu, Türkiye lehçesine aktarımı yapıldıktan sonra, okuma farklılığı gözlenen cümlelerin şimdiye kadar Bengü taşları neşredenler tarafından nasıl okunduğu ve anlamlandırıldığı sıralanıyor. Daha sonra kelimelerin kök-ek ayrımları yapılarak kelimelerin etimolojik açıklamalarına yer veriliyor. Bu açıklamalarla birlikte kelimelerle eklerin tarihî ve çağdaş lehçelerdeki gelişimleri de gösterilmeye çalışılıyor.

    45,0060,00
  • Kuşlarla Bir Hatıra

    Türk şiirinin kadim duyarlığını iki ayrı formda günümüze taşıyan Kuşlarla Bir Hatıra, anlam ve ahengi aynı anda gözeten şiirlerden oluşuyor. Türkçenin şiir geleneği, bu kitaptaki dizelerle yeni bir ses ve söyleyiş tarzı kazanıyor.

    Hayır yenilmedik deme

    Güneşler yenilginin nizamından doğar

    Ve nasıl kutsaldır

    Çaresizler meydanına açılan pencerede

    Bir gül vaadine yönelmiş intizar

    150,00200,00
  • Kuşlu Süveter

    Özlem Göktaş, Kuşlu Süveter’de düşle gerçek arasındaki naif çizgiyi ihlâl etmeden kuruyor öykülerini: Bu dar alanda başarıyla yakalıyor insanı. Belki kısmen unuttuğumuz ama yabancısı olmadığımız hassasiyetleri, tanıdık bir ses ve ahenkle anlatırken biz, kendimizi buluyor; bu topraklara özgü, âşinası olduğumuz bir atmosferle karşılaşıyoruz. Öyküler boyu bazen geçmişe gidip çocukluğun büyülü, masalsı dünyasında yaşıyor, bazen de günümüze, günümüz insanının bireyleşerek yalnızlaşan duygu ve düşünce hâllerinin izini sürüyoruz.

    Kuşların uçup gitmesiyle azalan umut, kuşların başka dallara konmasıyla yeniden yeşeriyor.

    90,00120,00
  • Leylekleri Beklerken

    Üniversitede asistan olan Musa, kayıp hikâyeyi araştırması için Kazayargılı Köyüne gönderilir. Hikâyeyi leylekler göçerken Ak Ana anlatacaktır. Fakat Musa, otuz yıldır hiç uyumadan otobüs kullandığı söylenen Tahir’iyle, yürüyerek hac yolculuğuna çıkan Cumhur’uyla, cinlerin düğününde besmele çekip düğünü dağıttığı için asker arkadaşıyla bozuşan muhtarıyla; köylülerin Topal Kadri’ye oyun oynadıklarını fark eder. Şimdi ne yapacaktır? Oyuna dâhil mi olacak, yoksa kırk yaşındaki o çocuğu rüyasından mı uyandıracaktır?

    Leylekleri Beklerken, iyilikle kötülüğü merkeze alan, çocuksu masumiyeti yücelten, Yunus Emre’den Evliya Çelebi’ye gelenekten beslenen; gizemli, sürükleyici ve iyimser bir kurgu. Aynı zamanda hikâyelere ve hikâye anlatıcılarına bir saygı duruşu.

    “Herkes sıradandı. Her şey sahteydi. Bu dünyada hiç kimseninkine benzemeyen, dinlemeye değer tek bir hikâye vardı. Kahramanı kekliklere taş kırıyordu. Mutfaktaki delikten Tanrı Teâlâ ona yemek gönderiyordu. Topal olduğu için onu, dünyaya bir kekliğin getirdiğine inanıyordu. En önemlisi de kötülüğün tarifini çok iyi yapılabilmesine karşın kötülük nasıl yapılır; onu bilmiyordu.”

    225,00300,00
  • Mavi Defter

    Avrupa’da yaşayan Türkler, uzun yıllar önemli olayların, önemli hikâyelerin içinde buldu kendilerini. Bazen kahramanı, bazen izleyicisi oldular Avrupa’da geçen zamanın. Ama şimdiye değin yaşadıklarını, düşündüklerini, hissettiklerini yazmaya, paylaşmaya ne vakit, ne dil bulabildiler. Avrupa’nın üçüncü kuşak Türkleri, hikâyelerini anadilleriyle anlatmaya başlıyor: Mavi Defter, böyle bir dil, anlam ve vakit arayışının ürünü.

    Zeynep Zuhal Kılıç, ânın içinden bir pencere açarak sesleniyor okura. Yorgun kelimeleri şifacılığa çağırıyor. Mavi Defter, hastane koridorlarının, gizli okurların, sokaktaki hikâye satıcılarının, pencereden sokağı seyredenlerin, çiçeklerle konuşanların hikâyeleriyle tenha bir yolculuğa çıkarıyor. Hikâyeler boyu zihinde yankılanan sis perdesi, en sonunda dağılıyor.

    75,00100,00
  • Menzile Koşan Süvariler

    Balkan bozgununda savaş ve yoksullukla girdiği cidali kaybeden babalar, geride kalan yetimlerle dedelerinin yaşam mücadelesi; göçler, göçemeyişler arasında büyüyen ama hep hayret çağında kalan öykü kişileri… Gerçekliğin düşe, düşün gerçekliğe ulandığı metinler arası geçişler, tarihî kişiliklerle öykü kişileri arasında tebessüm ettiren diyaloglar Menzile Koşan Süvariler’in zengin, sıra dışı anlatı atmosferini dokunaklı, sade bir dille kuruyor.

    135,00180,00
  • Militan Kahvesi

    1976-1980’li yıllar Türkiye’sinde özellikle bir kesimin düşünüş biçimini, kültür, edebiyat, eğitim ve insan kavrayışını bir dizi olay etrafında anlatan Militan Kahvesi, dönemin siyasal-ideolojik gerilimlerini, çatışmalarını, kavgalarını alışılmadık bakış biçimiyle sunuyor. MTTB, Akıncılar, Akıncı Güç gibi gençlik oluşumları, ‘militan olmak’ isteyen naif ve dikkatli bir üniversite öğrencisinin gözüyle aktarılıyor.

    1980’li yıllar gençlerinin düş, hayal, tasavvur ve beklentilerinin, ‘adanmışlık duyguları’nın kırılışını izlemek, günümüz oportinizminin ince, hazin bir açıklaması gibi okunabilir.

    127,50170,00
  • Modernite Karşısında Boşnaklar

    Bu çalışma, her şeyden önce melankolinin üstesinden gelen, öfke ve isyandan daha da derinlere inen, bilimsel saygınlığı ortaya koyan yeni bir yaklaşımın oluşmasına katkı sunacaktır. Bu kitabın her sayfasında cömertçe aktarılan bilgi, Boşnakların öz geçmiş algılarına asil bir nitelik katacak ve onları içsel bir özgüvene dönüştürecektir. Prof. Dr. Ferid Muhic

    Profesör Fikret Karcic bu kitapta, modernite dalgasının Bosna-Hersek’te neden olduğu tarihsel sonuçların geniş ve ayrıntılı bir incelemesini sunuyor. Profesör Karcic, modern tarihimizdeki kanıtları kullanarak Avrupa topraklarında Müslüman bir millet olarak ortaya çıkan Boşnakların eşsiz tarihini anlatıyor. Prof. Dr. Enes Karic

    105,00140,00
  • Mühimmat

    Sanatta ve şiirde, irfani bilgiyi bir kenara koyarak yol almaya çalışmanın ne kadar mümkün olabileceğini tartışan Mühimmat, gerçekliğe tâbi olanların, sanatını ve şiirini haberlerde oluk oluk akan kara siyasayla piyasada çarpışan ‘gerçek’lerle besleyip bunları da yine başka bir ‘gerçeklik’ olan internet medyasının dil ve anlam dünyasında kurgulamanın hakikat nezdindeki anlamsızlığına değiniyor.

    Kitapta, itibari gerçeklik evreninde ‘beğen’ilmeyi, takip edilmeyi ölçü saymanın ve çağın gerçekliğini hayatın anlamı, sanatın gerekçesi gibi görmenin niceliğin egemenliğini kabul etmek demek olduğu pratiğinden hareketle niceliğin kendi gerçeğini dayatma biçimi de irdeleniyor.

    Mühimmat’ta, hakikatin izini süren şiirle görüntü çağı şiiri arasındaki farklılık da ele alınıyor:

    Bütün sütler/sözler, aynı kazana gerçeklik evrenine boşaltılıyor; orada hepsi, belli bir vasatta eşitlenip muhtelif isimlerde paketlenerek piyasaya arz ediliyor. Bu aynılık içerisinde okur da eserde, sanatçıya dair bir remz bulamıyor. Kendini çoğalta çoğalta gerçekliği kaplayan, kuşatan bu mamullerle ilgili önce şu sorunun cevabını vermeli:

    O kazana su katılmadığına ‘gerçek’ten emin miyiz?

    75,00100,00
  • Muhtemel Menkıbeler

    Türkçede ‘kısa kısa öykü’nün kurucu isimlerinden Mehmet Harmancı’nın Muhtemel
    Menkıbeler’de anlattığı öyküler, çok uzun yıllar yeniliğini, çarpıcılığını koruyacak. Yazarın eski
    okurlarıyla yeni okurları bu metinlerde dilin, öykü tekniğinin, geleneksel düşünme ve anlatma
    biçiminin günceli nasıl kuşattığını, sorguladığını ironik bir anlatımla bulacak. Her öykü, ince bir
    tebessümle zihinlerde inzivaya çekilirken her hangi bir bağlamla zaman zaman kendini yeniden
    hatırlatıp duyumsatacak.

    82,50110,00
  • Mustafa Kutlu Hikâyesinde Toplumsal Değişim

    Edebî eserin doğduğu toplumdan, coğrafyadan koparak melez ve belirsiz bir dikkatin, duyarlığın sözcülüğüne soyunması günümüz Türk edebiyatının en ciddi meselelerinden. Kurgu kahramanlarının hayattan değil de metinlerden türetilmesinden dolayı öyküyle romanın insansızlaşması biçiminde tezahür eden kimliksizlik, aidiyetsizlik Mustafa Kutlu hikâyelerinde yoktur. Coğrafyasını, insanını, geçmişini, ânını dikkatle gözleyerek yazan/anlatan Mustafa Kutlu, toplumsal değişim hızıyla dikkat çeken ülkemizin değişen insan, toplum, ekonomi, algı ve düşünme biçiminin de -amacı böyle bir şey yapmak olmadığı hâlde- çetelesini çıkarır: Okurunu siyasal, toplumsal ve iktisadî değişime tanık eder.

    Bu kitap, Türkiye’de 1980 sonrası yaşanan toplumsal dönüşümlerle iktisadî gelişmeleri, Mustafa Kutlu hikâyelerindeki tema, kahraman, mekân, olay ve durumlardan yola çıkarak yorumlama, açıklama çabasındadır.

    120,00160,00