Şiir Kitapları

Toplamda 15 kitap listelendi.

  • Bakış Boşluğu

    Bakış Boşluğu, hızla değişip yabancılaşan hayatın, düşünme, söyleme, bakma ve algılama biçimlerinin dışında mayalanıyor: Tanıdık dilden, söylemden, aşinası olduğumuz şiirsel uzamdan doğuyor. Bu tanıdık, bildik şiirsel uzam, yalnızca şairin daha önce yayımlanan Barınma Felsefesi’yle Azalan Kuş Nüfusu’ndaki şiirsel uzamlarla sınırlı da değil üstelik. Daha derinlere, şiirsel ahengin kadim duyarlığına yaslanıp zamanımıza uzanıyor ve yeni bir atmosfer, yeni bir evren oluşturuyor:

    Hürmet ediyorum eğilip de bu dili ihsanına.

    142,50190,00
  • Baktığım Kadar

    Avrupa’da yaşayan Türkler, uzun yıllar önemli olayların, önemli hikâyelerin içinde buldu kendilerini. Bazen kahramanı, bazen izleyicisi oldular Avrupa’da geçen zamanın. Ama şimdiye değin yaşadıklarını, düşündüklerini, hissettiklerini yazmaya, paylaşmaya ne vakit, ne dil bulabildiler. Avrupa’nın üçüncü kuşak Türkleri, duygularını anadilleriyle anlatmaya başlıyor: Baktığım Kadar, böyle bir dil ve anlam arayışının ürünü.

    Ertuğrul Sabuncu, Baktığım Kadar’la şiir neşesini taçlandırıyor. Kitaptaki şiirlerde düşünce, duygu ve anlam, derin süreçlerden geçiyor. Şair, yer yer metafiziğe de açılıyor. Benliğinin problemlerine saplanmayarak toplumsala, evrensele uzayacak bir çağrı duyuluyor birçok şiirde. Sabuncu, lirikten metafiziğe metafizikten toplumsala doğru tematik sınırlara fazla takılmadan inşa ediyor şiirlerini.

    Bize boylu boyunca bir ay veren rabbim,
    Hüneri yalvarmaksa kuşların
    Çamurdan kirli kanatlarımla
    Senin kapına geldim

    75,00100,00
  • Baktığımın Resmi

    İyi şiirin ne belirgin bir şekli, ne adresi, ne yol işareti vardır. Onu sadece ararsınız, bulmak garantisi asla olmayan bir arayışla ararsınız. Onca zahmete katlanarak arasınız çünkü bulduğunuzda o çabaya değeceğini bilirsiniz. Hiçbir dünya hazinesinin size veremeyeceği bir algıyı, bir dünya görüşünü, yükselen ve inen bir ilerleyişi sunar size iyi bir şiirle karşı karşıya kalmak. Baktığımın Resmi, Cihad Özsöz’ün ilk şiir kitabı ve tam da bu karşılaşmanın heyecanını sunuyor okura. Kitaptaki şiirlerin en büyük ortak noktası acelesizlik… Evet, bir yere yetişmek derdinde değil Baktığımın Resmi’ndeki şiirler. Bu yüzden zaten resmedebiliyor önünden geçip giden şeyleri.

    “sizden biri olmadan bu balkonda
    ölmesi kaçınılmaz bir ağacın ömrünü
    ne kadar uzatabiliriz diye düşünüyorum”

    75,00100,00
  • Bıçkın

    Modern şairin karşısındaki en büyük engel, kalabalığa benzeme sorunu. Her şeyin, arasına karbon kâğıdı konulmuşçasına benzerini (t)ürettiği çağ içre, şair de bu durumdan payına düşeni almakta. Sanatın bitip taklidin başladığı noktanın aynı nokta olduğu söylenir. Türk şiirinin seyrettiği vasat da bundan ibaret. Yine de sanat ve edebiyatımızın aktığı nehrin kurumayacağına dair derin bir inanç besliyoruz. Kenan Çağan’ın üçüncü şiir kitabı Bıçkın, tam bu noktada sunuyor itirazını. Gündelik hayat, kara siyasa, kirli kapitalizm, sağır ideolojiler karşısında şairin iç sesi kirlenmiyor; bilakis neşeli bir endişeye bürünmeyi seçiyor. Başkasının şarkısını söylemek yerine kendi ezgisini terennüm ediyor:

    “o yüzden
    atlasın kıvrık ucundan sarkıp
    evrenle hiçlik arasındaki ilmeği tutabilen/e aşk olsun”

    82,50110,00
  • Dağlar İçinde

    Şair için uğraş, türlü türlü… Ama bu uğraşlar şiir etrafında dönenip durmaktaysa o zaman şiir damar sertliğine yakalanmıyor. Nereden çıkıp, hangi yatakta akıp hangi ummana döküldüğü belli olan soylu şiir, kendini sezdirir. Nasıl mı sezdirir? Mustafa Bâki Efe, kaçıp gizlendiği dağlarda kim bilir hangi sesleri duyup hangi masalları işitmiştir… Bu işitmek işte, şiiri sezmek için açılan perde… Perdenin arkasında ufak bir ateş yanıyor, bir bendir eşliğinde Yunus’tan ilâhiler terennüm ediliyor. Şairin ise gözü aralanan o perdeden içeri kayıyor. Yoksa bir şairin ilk şiir kitabının adı Kuş Defteri olur muydu?

    90,00120,00
  • Divanını Yakan Şair

    Sözü fâilâtün, fâilâtün, fâilün kalıbıyla, on dördüncü yüzyıl Bursa duyarlığıyla besleyen Mehmed Arif, O’nun adı ile/O’nun adına başlar şiir söylemeye. Anadolu’nun sözünü, Rumeli’nin feryadını ilmek ilmek Üsküp’te dokuyup Bâki misali hoş bir sadâyı gök kubbeye emanet eder şair. Darası alınmış, bedeli ödenmiş söyleyişlere yürek vermek gerekir.

     

    yaşamakta acemiyiz

    velakin biliriz bölüşmeyi

    orta yerinden ayırır gibi

    somun ekmek denen yüreğimizi

     

    “Bir diri bilincin şiirleridir Mehmed Arif ’in dizeleri.” Asım Gültekin

    150,00200,00
  • Eli Kulağında

    Şair, elini kulağına atıyorsa durup dinlemek lazım gelir. Söyleyecek birikmişi vardır çünkü. Celâl Fedai de uzun sayılabilecek bir aradan sonra yeni şiir kitabıyla çıkıyor okurunun karşısına. Önceki şiir kitaplarında terennüm etmeye başladığı bir türküyü yeni bir makam ve formda sürdürüyor. Öyle ki bu kitapla birlikte müzikteki durakları daha net şekilde duyabiliyoruz. Bu, salt biçimle alakalı bir durum da değil üstelik. Şairin öteden beri savunageldiği neoklasik söylemin kıvamını bulmasıyla ilgili.

    Eli Kulağında’nın iç dikişi, klâsik. Buradaki klâsizm Fedai’nin poetik metinlerinde ötedenberi açık etmeye çalıştığı hataya düşmüyor. Tenevvü, metnin muhtevasından neşet ederek söyleme biçimine değin uzanıyor. Kitabı, ulu akrabalarının arasına sokacak olan da tam olarak bu: Derin bir yakarış…

    “En güzel yalvaran kullarındandır şairler
    Yalvarmadaki izzet nedir onlar bilirler.
    Benim için konacak yalın var kuşkum yok
    Yalvarmam odur ki artık bana taşın yok.”

    75,00100,00
  • Güneşe Yakın

    Müberra Karadayı, ilk oluş hayretini koruyan şiirlerde soluklanıyor. Güneşe Yakın, insicamın heyecanıyla gölgelendiğimiz hayatın ortasında demlenerek zaman zaman derin çığlığa, sahibini bulmak üzere yankıya dönüşüyor. Söyleyememenin derdini, yükünü ses kefareti olarak yol azığına katıyor. Güneşe Yakın’da başakların hizasına, incirin doğurganlığına, kelebeklerin zamanda asılı bıraktığı sessiz koroya tanık olacak, denize çıkan patikaların adımlarınıza eşlik ettiğini duyumsayacak, zerreciklerin güneşe, ille güneşe dönük eşsiz seyrine katılacaksınız.

    142,50190,00
  • İ Hâli

    Serdar Kacır, İ Hâli’yle insan olmanın hâllerini, bu hâllerin insana yüklediklerini mistik ve idealist bir şiir diliyle sunuyor. Şehir hayatının ilişkilerde, insanın ‘kendi’ olma mücadelesinde nasıl büyük boşluklar oluşturduğunu, her kadının, erkeğin ve çocuğun dünyasından geçerek bir yere varma hedefi gütmeden anlama derdiyle konuşuyor: Çünkü ‘arayış’ şairin asıl derdi. Şiirlerinde, yaşadığı çağın gürültü ve kaosuna kapılmama mücadelesi, gündelik kargaşa ve idealler çatışması yörüngesinde; ‘hâl’den memnun olunmasa da mücadelenin bırakılmadığı bir dünya çiziyor. Onun dünyasında çatışma ağır geldiğinde hafifliğine sığınabileceğimiz bir kabuk, tehlikelerden sakınabileceğimiz bir eşik, uzanıp dinlenebileceğimiz bir gök kubbe inşa edebiliriz. Sağ sâlim burada olma mücadelesi ancak bu hâl ile mümkündür; bu hâl, insan olabilmenin hâli, pergelin bir ucunu merkezde tutabilmenin i hâli.

    “fenadır bir kelimeye şiirden kovulmak
    ya şiir gibi bir kalbe hiç sokulamamak
    doğulu olmak kadar zor değilse peki
    merasimini kaçıran bir tek ölüler mi
    dünya ne cehennemdir ne cennet
    elbet her şey Allah’tan ibaret”

    105,00140,00
  • Karlı Madra

    Kelimeleri, imgeleri gelenekten seçip onları modern şiirde konumlandırıp iki farklı zaman arasındaki gerilimi dengede tutarak güçleniyor Muharrem Kaplan şiiri. Bu bilinçli seçim, bilinçli izlek eski hazineleri günümüze taşıyıp varoluşsal bir bütünlüğe eriyor Karlı Madra’da. Kitap, başlangıçla ilerlemenin şiirsel haritasını sunuyor.

     

    bir at müzik eşliğinde daima

    aynı sesin farklı soluklarıyla

    hızlı, ağır, yüksek ve süregelen.

    142,50190,00
  • Kayıp Nüsha

    Sırat köprüsünde intihar mı var?
    Kapanmaz taziye çadırı dünya
    Sırasız ölümler hüzne bahane
    Sayamam seni bir çiçekten anne
    Öperek sökersin ateşini yavrunun
    Hepsi hayal hepsi toprak hepsi hikâye

    Kayıp Nüsha, aslolanın aramak olduğunu imleyen ve yolun ancak bir buluşun bizi başka bir buluşa götürmesiyle çizileceğini işaret eden şiirler toplamı. Kayıp Nüsha’da şair, somut hayatı, şiirden yarattığı dünyayla çarpıştırırken okuyucunun gerçekliğin sınırlarını zorlamasını sağlıyor. Önder Öztürk’ün ilk şiir kitabı olan Kayıp Nüsha ölüm, hayat, çirkinlik, umutsuzluk gibi evrensel temaların yanı sıra otopsi raporu, apartman boşluğu gibi spesifik temalara da değinerek hayatın bütünlüğünü ve bölünmezliğini sorgulatıyor.

    90,00120,00
  • Kırk

    Kırk, şairin dördüncü kitabı. Tekâmül yürüyüşünde artık durduğu yeri bilen bir sesle yazılan şiirler var karşımızda. Durduğu yer, insanın ben olma hikâyesinin, biz olmaya evrildiğini anladığı anda oluşan bir evren. Kişinin kendi bütünlüğünü kurtarabilmesinin ise ancak gölgeleriyle yüzleşerek ama onlarla çarpışmadan, sadece akıp gideni anlamaya çalışan bir teslimiyetle mümkün olduğunu işaret ediyor. Şair, Kırk’ta, denizi kışkırtan gemilerin karşısına, şiirini koyuyor.

     

    sahip bir ad vermedin hala sırtımdaki mühre

    bu eşkalsiz zamanı daha ne kadar taşımalıyım

    çile katından mı bu kusur bu bulaşık öğe

    benzedikçe size göğe benzemiyor yüzü artık çocukların

    127,50170,00
  • Kuşlarla Bir Hatıra

    Türk şiirinin kadim duyarlığını iki ayrı formda günümüze taşıyan Kuşlarla Bir Hatıra, anlam ve ahengi aynı anda gözeten şiirlerden oluşuyor. Türkçenin şiir geleneği, bu kitaptaki dizelerle yeni bir ses ve söyleyiş tarzı kazanıyor.

    Hayır yenilmedik deme

    Güneşler yenilginin nizamından doğar

    Ve nasıl kutsaldır

    Çaresizler meydanına açılan pencerede

    Bir gül vaadine yönelmiş intizar

    150,00200,00
  • Rüzgârda Asılı Arp – Soneler

    Büyük yazarları ne kadar okursak okuyalım, hep eksik kalıyor. Hele bazı yönlerini gözden kaçırmış, yeterince okumamış isek bu eksikliğin vahameti daha da koyu oluyor. Benjamin’in şiirlerini beğenmeyip ‘önemli değil’ diye geçenler olabilir. Ancak, Mary Maxwell, Benjamin’in şiirlerinde düzyazısında görüldüğünden daha da ince bir duyarlığın ortaya çıktığını söyler. Haksız değildir. Benjamin’in şiirlerini okumak mutlaka gereklidir.

    Bu bakımdan 73 şiiri Almanca aslından Türkçeye aktaran Yahya Kurtkaya’ya büyük bir teşekkür borçluyuz. Çok güç bir işin altından başarıyla kalktı. Çünkü Benjamin’in şiirleri kolay değil. Bir yandan Benjamin “yüksek üslûp” tutturmaya çalışmış. Öbür yandan şiirler içerik olarak iyice kapalı, hermetik dedikleri türden.

    Özenle çalışmış Benjamin. Sone biçiminin yanısıra, dizelerde hece sayısına, uyak tutturmaya, ses uyumuna bir daha, bir daha bakmış. Sadece noktalama imleri konusunda pek hasis. Bu da şiiri anlamlandırma işlemlerini etkileyebilir. Beğenmemiş ki gün ışığına hiç çıkarmamış bu şiirleri. Atmaya da kıyamamış. Saklamış, ölümüne kaçarken Paris’ten Bataille’e emanet etmiş. Belli ki ölümü sonrası bir yaşam öngörmüş şiirlerine. Öyleyse onun dünyasının asal bir parçası bu şiirler. Gel gör ki okunması zaten güç bir toplamın iyice gizemli, sırlı, esrarlı bir parçası. Benjamin’in şiirlerine henüz gereken ilgi gösterilmedi. Çözüm, söküm, yorum çalışmaları yapılmadı. Bir yumak, duruyor karşımızda.

    97,50130,00
  • Zaman Çekimleri

    Şiir bir denkleştirme işi; hissin, fikrin, ahengin ve musikinin dengeli bir şekilde denkleştirilmesi. Ne ki bir kuyumcu titizliğini şart koşan böylesi bir muvazenenin müşahhas numunelerine nadiren rastlıyoruz artık. Günümüz şiirinde bu dört hasletten bazısı ya hiç yok, ya haddinden çok veya hayli az. O yüzden de şiirimiz epeydir ya koyu bir tahassüs bataklığına saplanmış veya ideolojilerin emrine girmiş vaziyette. Ahenk zaten şehrin bitimsiz gümbürtüsüne mağlup; musiki ise hak getire. İlimde, fikirde ve sanatta günbegün artan çoraklığımız tesirini en fazla şiirde hissettirmede. Epeydir şairimiz çok ama şiirimiz handiyse yok. Herkes iklim krizinden, güvenlik krizinden veya gıda krizinden bahsediyor ama şiir krizinden bahseden yok. Hâlbuki Türk şiiri ciddi bir krizde.

    Şu da var ama: Bir şeyin azlığı, onun yokluğu manasına gelmez ki. Rıdvan Şentürk’ün şiiri meselâ. Doğru, onun şiirlerine öyle her ortamda rastlayamazsınız. Ama bu şiirler, şiirimizin hâlâ yaşadığının habercisi. Ve yaşayacağının. Bir yönüyle kadim kadar aşina Rıdvan Şentürk’ün şiirleri ama öbür yönüyle de yeni tomurcuklanmış çiçek tazeliğinde. Moderni esastan anlamış bir zihnin ve postmoderni derinden hissetmiş bir gönlün verimleri yani.

    Heyhat ki gene de Rıdvan Şentürk’ün şiiri, kâşifini bekleyen bir yarımada. Hem anakaraya, yani Türk şiirinin köklerine bağlı, hem de yenilik ummanının enginlerine açıkken üstelik.

     

    Hasanali Yıldırım

    135,00180,00